Islanan Gömlek



Saatin durduğu andı sazı görünmez halde ve içimdeki prangalar patlamış durumdaydı. Özgürlük namına hiçbir durum yoktu. Ağlayan annelerin, çocukların ve demokratların sesi hiçe saymaları baskın hale gelmişti.
Tam o sıra da sevgi namına yıkılmış ortalık. Kalbim kan revan içinde düşlerim. Yarı kısık sette feryat eden annelerin hıçkırığı bitmez durumda.
Yine özgürlük namına bir kalem yoktu. Ülkeme olan özlem, hasret ve ıslanan gömleği iyice şehvetleşmişti. Hüzün torbasına gömülü duruyordu kalbim.
Ortalık sessiz ve ölüm cellatları gelmişti. Bir anne hasreti ve ülkemin hasretiyle tutuşuyordum.
Ahmet Kaya'nın dediği gibi”  yaz kış mevsimi fark etmez. Ben geceleri çok üşüyorum. Sorun kalorifer sorunu değil. Sorun yorgan sorunu da değil. Beni üşüten tek bir şey var. Ben vatansızlıktan üşüyorum.” Evet, beni yok eden de buydu.
Bir eserden dolayı sürgün yemek beni hem üzüyor hem de elimde olmayan acıya mahkum bırakıyordu. Tozlu sokaklarda yürümeyi, kaldırımların somurtmasını özledim.
Ben bir devrimci değilim.                                  
Şayet, haksızın yanında olmak devrimcilik ise o halde beni de o kefeye koyarsınız.
Ben milyonların hayranıyım. Yazılmadan kırılan kalemin esiri değil.


Yorumlar